“Yarın sabahtan başlayıp aşikâr bir saate kadar küme devam edecekti. Orada yargı süreçleriyle ilgili, bilhassa hem ahmak davası hem başka yargı süreçleriyle ilgili bir sunum ve üzerine görüş alışverişi kısmı vardı. Eski milletvekilimiz, evvelki vilayet liderimiz ve eski Avcılar Belediye Liderimiz Yüksel Çengel’in cenazesine katılmamız gerekince, arkadaşlarımız “Çok bölünecek. Bunu biz iki güne bölelim” dediler. Bugün çabucak hemen planlanan saatte bitirdik ancak biraz daha süratli ele alarak ilerledik, yarınki gündeme geçtik ve böylece yarın sabahki kısmı tamamladık.”

“15 günlük yol haritası paylaşacağız”

Özel, PM toplantısının gündemine ait şunları söyledi:

“Esenyurt’ta MYK yaptık. Orada alınan kimi kararları uyguladık, kimi kararları da PM’nin kararına bıraktık. Kümede teklifler oldu. Esenyurt Belediye Lideri’ne ve Esenyurt’un iradesine sahip çıkma noktasında, bizim İstanbul Vilayet Başkanlığı, Genel Merkez ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte çalıştığı süreçler var. Onlarla ilgili de çeşitli teklifler aldık kümelerden. Kendi çalışma toplantılarımız da oldu. Yarın hepsini birden “Milli İradeye Kayyum Darbesi” ve “Demokrasi Çabasında İktidara Yürüme” başlıkları altında PM toplantımızı bu otelde gerçekleştireceğiz. Akabinde da varsayım ediyorum, bir hareketlilikle ilgili, 15 günlük bir yol haritasını Parti Meclisi’nden çıkardıktan sonra, kamuoyuyla paylaşıyor oluruz.

“BİR ELİMİZ ESENYURT’TA, BİR ELİMİZ HATAY’DA”

Diğer perspektifimiz, Meclis’te aktif uğraş. Bilhassa daima birlikte bir elimiz Esenyurt’ta, bir elimiz Hatay’da olmak üzere bütün Anadolu’da da milletvekillerimiz koşacak. Çok kararlılar, çok inançlılar. Birlik beraberliğe çok fazla vurgu duydum bu iki gün boyunca. Dışarıda “Milletvekili kümesinde şu olacak, bu olacak.” Tam aksine, beklentilerin tamamını boşa düşüren bir süreç gelişti.”

Açıklamalarının akabinde gazetecilerin sorularının yanıtlayan Özel, “Siz dün, ‘Eleştirileri açıklayacak olsaydık toplantıyı kapalı yapmazdık’ dediniz lakin 1 Ekim’den bu yana Erdoğan için ayağa kalkma sorunu, bunun kümesi böldüğü tartışmaları yürütülüyor. Kimi milletvekilleri Genel Kurul’a katılmamıştı. Buna yönelik tenkitler ağırlaştı mı” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Tabii bütün hususlar konuşuldu. Hatta bugün altı kamuoyu araştırma şirketinin CHP’nin oylarındaki seyir ortalamaları paylaşıldı. Kritik eşiklerde son bir yılda CHP’nin verdiği kararlar, kurduğu siyaset, sarf ettiği kelamların, o günlerde ve birikmiş tesiriyle bugünlerdeki değerlendirmeleri yapıldı. Bunlar da tartışmalara ışık tutan, ön açıcı ve daha sağlıklı olmasını sağlayan değerlendirmelerdi bu tarafıyla. Elbette ayağa kalkmada da örneğin Türkiye toplumunda, CHP seçmeninde birinci evrede yüzde 62’lik bir takviye, yüzde 38’lik bir itirazın olduğu; MHP seçmeninde yüzde 96, AK Parti seçmeninde yüzde 91, İYİ Parti seçmeninde yüzde 80’e yakın bir destek ölçüldü. DEM Parti seçmeninde bu dayanak yüzde 50’nin biraz altına yanlışsız düştüğü görülüyordu. Ancak ikinci ölçümlerde, CHP tabanının -tabii AK Parti ve MHP’li seçmenle de etkileşerek- benim bu husustaki sözlerimden sonra yüzde 73’lük bir takviyeye dönüştüğü üzere sayılar da ortaya çıktı. Arkadaşlar bu sunumları takip ettiler.

“ANKETLERDE CHP’NİN OYU YÜZDE 32-34 BANDINDA DALGALANIYOR”

Şöyle bir tespit oldu: 1 Nisan’dan bugüne partinin oylarında istikrarlı bir yükselme var. Tam bir yıllık bir tahlil yapıldı. Geçen sene kurultaydan evvel, kararsızlar dağıtılmadan evvel yüzde 14-15, kararsızlar dağıtılmış haliyle yüzde 19’a kadar düşmüş oyların, seçim sürecinde, bilhassa kurultaydaki değişimden sonra bir sıçrama yapıp, yine yüzde 25’lere hakikat çıktığını, akabinde da adayların belirlenmesi ve saha performansıyla artık 31 Mart’ta gerçekleşmenin yüzde 38 olduğunu paylaşıldı. 31 Mart’tan bu yana yüzde 32-34 bandında dalgalanıyor. Tek düşüş, tekrar altı büyük şirketin ortalamasında, eylül ayında yaşandı. Kurultay tartışmalarına, yani CHP’nin gerçek toplumsal meseleleri konuştuğu süreçlerde, enflasyonu, işsizliği, taban fiyatı konuştuğu süreçlerde oyunun 34’lerde olup, en çok konuştuğu sözler ön seçim, kurultay, tüzük üzere sözler olup vatandaşın karnını doyurmayan ve bizim üzere birkaç bin CHP’li dışında kimseyi ilgilendirmeyen hususların CHP’nin ivmesini kırdığını gördük. CHP’nin oyunun ekim ayında tekrar 2,5 puan artarak yüzde 34,5 ile birinci parti olduğunu, kararsızlarda geçen ayki yükselmenin bir ölçü düştüğünü arkadaşlarımız sunumlarda anlattılar, soruları cevapladılar.”

“İLETİŞİM, KİTLESEL EYLEMLİLİK VE GRUBUMUZUN ESENYURT’TAKİ AKTİFLİKLERİ NOKTASINDA, ÖNERİLERİ ÜÇ PAKET HALİNDE PM’YE SUNACAĞIZ”

Özel, 15 günlük hareket planının ayrıntılarına ait soruya şu karşılığı verdi:

“O PM’de katılaşacak zira partinin temel karar olma organı kurultayın seçtiği PM. Biz PM’ye teklifler getireceğiz, kendi teklifleriyle birlikte katılaşacak. Artık ben burada “Şunu yapacağız” derim. PM o kararı vermediği noktada bu sefer “CHP şundan vazgeçti’ye döner iş. O bizim açımızdan sağlıklı olmaz. Bunun için PM değerli. Akşamüzeri 16.00 üzere, tahminen çıkışta ben, belki Parti Sözcümüzün yapacağı bir değerlendirmeyle onu netleştirmiş oluruz. Lakin hem irtibat boyutuyla hem kitlesel hareketliliklerin formu noktasında hem de milletvekili kümemizin Esenyurt’taki aktiflikleri noktasındaki teklifleri üç paket halinde PM’ye sunacağız. Onların zenginleştireceği ve son biçimini vereceği bir hareketlilik, daha doğrusu bir sürecin takibi ve Esenyurt’un iradesine sahip çıkma noktasında bir kararlılık göstereceğiz.”

“ESENYURT BELEDİYE MECLİSİ BİR AN EVVEL BELEDİYE LİDER VEKİLİ SEÇMEK İÇİN TOPLANMALI”

Özel, kasım ayında yapılması gereken Esenyurt Belediye Meclisi toplantısına iştirakin nasıl olacağı sorusuna şu cevabı verdi:

“Toplantının yapılması, hatta Sayın Vali Yardımcısı tarafından Belediye Meclisi’nin 10 gün içinde bu gündemle inanılmaz toplanması ve Belediye Lider Vekilini seçmesi gerekiyor. Fakat kayyum atanan belediyelerde bir pratik var. İzmir Urla’da ve geçen periyot kayyum atanan çok sayıda belediyede, kayyumların belediye meclisini toplamak yerine, beş kişilik bir yürütme heyeti kurarak belediye meclisinin misyonlarını orada yapmaları üzere durum var. Bunu alışılmış gerçek bulmuyoruz ve Esenyurt’ta bunun tekrar etmeyeceğini ümit ediyoruz zira bu her partiden Belediye Meclisi üyelerinin gözünün içine bakıp “Hepiniz teröristsiniz. Biz terör diye birini aldık, yeni bir terörist seçtirmeyiz” yaklaşımı. Bunu DEM’in kazandığı, güneydoğuda kayyum atadıkları bütün belediyelere yaptılar. Bu geçmiş devirde büyük bir ayıp. Bu ayıbı Esenyurt’ta yaparlarsa bu sahiden yakışıksız ve savunulamayacak bir durum olur kendileri açısından. Bu yüzden bir an evvel Belediye Lider Vekili seçmek için toplanmalı.

“TOPLANTININ YAPILMAMASI TAM BİR ULUSAL İRADE GASBI OLUR”

Bu toplantıyı yapmazsa, kayyumun olağan toplantıyı da yapacağını sanmıyorum. Bu da tam bir ulusal irade gasbı olur. Hepimiz biliyoruz ki belediye liderine başka oy atılıyor, belediye meclisine farklı oy atılıyor. Artık sandığın bir adediyle ilgili bir soruşturma, bir kovuşturma yürütüyorlar şu anda, “Öbür sandıktaki iradeyi de tanımıyorum” diyor. Bu olacak iş değil. Bu daha da feci bir hukuksuzluğa evrilir. AK Parti’nin geçmişinde şöyle şeyler de var: Mesela Yalova’da çoğunluk AK Parti’de diye vekili belediye meclisinden seçtirmişlerdi. Urla’da bizde diye kayyum beş kişilik heyetle yönetmişti. İşlerine geldiği üzere yapıyorlar ancak hiç tavsiye etmem bu türlü bir şey yapmalarını. Esasen büyük bir dertli sürecin içindeler, kendileri açısından taşınamayacak bir noktadalar lakin bakalım ne olacak göreceğiz.”

“BİR GÜN MANSUR BEY İLE BİRLİKTE ESENYURT’A GELİRİZ”

Özel, “Esenyurt mitingine katılmayan belediye liderleri var. En çok da Mansur Yavaş konuşuluyor. Siz “kamu misyonunu aksatmama sorumluluklarından” dediniz. Biraz evvel de “Bir elimiz Esenyurt’ta” dediniz. Siz bu türlü düşünürken takviye vermeyenler var. Bu mevzuyu görüştünüz mü, bir kırgınlık var mı” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Bir gün Mansur Bey ile birlikte Esenyurt’a geliriz. Hiçbir kırgınlık olmaz. Mansur Bey’in açıklamaları da son derece sağlıklı, kayyuma karşı olduğunu bir hukukçu kimliğiyle son derece lisana getirmiş. Mansur Bey bir kente neden küssün? Esenyurt haksızlığa uğramış, Mansur Bey de Esenyurt’un meselesine hukuksal bir çerçeveden yaklaşıyor. Şu kadarını söyleyeyim: Biz, hiçbir belediye liderine “Zorla geleceksiniz, kesinlikle geleceksiniz, burada yoklama vereceksiniz” demedik. Hazirun açmadık, imza toplamadık. Mansur Bey çok bilindik bir isim olduğu için o öne çıkıyor. Halbuki birçok belediye liderimiz, bizim Manisa’dan benim için her şeyi yapabilecek belediye liderlerimiz kimi telefon açtı, “Bana şu heyet geliyor’, kimi “İller Bankası’nda şu toplantım var’, kimi “Yabancı konuğum var” diye bilgi verdi. Kimi açmadı ancak Gökhan Bey’e bildirdi. Biz, ‘Gelebilenler gelsin’ dedik. Şu söz kıymetliydi: Kamu misyonunu aksatmamak kaydıyla. Orada işi varsa, yurt dışından heyet gelmiş, Dünya Bankası’ndan bir şey gelmiş yahut kendisinin planlanmış kıymetli işi varsa onu kimse aksatmayacak. Olağan burada çok makus niyetli yaklaşımlar var: ‘Yarısı geldi, yarısı gelmedi” diye açıklıyoruz, diyor ki “Yarısının boykot ettiğini Özgür Özel itiraf etti.” Ne boykot edecek, o denli şey olur mu? Bugün gelmeyen yarın gelir, öbür yere çağrılır, gelir. Bakarsanız, milletvekili kümesinden da mazereti olup gelemeyenler vardı. Fakat mesela o gün gelmemiş, bugün gelmiş, Esenyurt ilçeye uğramış, sonra buraya gelmiş.”

“NORMALLEŞME SÜRECİNİN ANA ÖZNESİ ÖNDERLER DEĞİL”

Özel, “Normalleşme devri bitti mi” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Normalleşme, ihtiyaç duyulduğunda siyasi parti başkanlarının birbiriyle görüşmes… Normali budur. O yüzden olağanlaşma. Evvelce görüşmüyorlardı, o anormaldi. Mesela o olağandışı durum bitti. Anomali bitti yani, normali bu. Anıtkabir’de, hatta şehit cenazesinde el sıkışmalar yoktu. “Ben bunu yapmayacağım, bunun modülü olmayacağım” dedim. Normali bu, el sıkışıyoruz. Olağanlaşma sürecine dair birçok sıkıntı konuşuluyor. Ancak olağanlaşma sürecinin ana öznesi önderler yahut önderlerle arbede etmek, barışmak, kavuşmak değil. Bizim başkanları de aşarak önderlerin oy aldığı seçmenlerle barışmak ve kavuşmak olağanlaşma. Bu asla terk etmeyeceğimiz bir durum.

“ANA MUHALEFET PARTİSİNİN YAPMASI GEREKEN NORMALLERİ TERK ETMEM, DEVAM EDERİM”

Ama Tayyip Bey bize kayyumu atayacak, biz de “Normalleşeceğiz’, buna susacağız… Bu türlü bir şey yok. Ben demiştim “En sert muhalefeti yaparım.” Sen, kayyum atamaya utanmayacaksın, ben hak aramayacağım. Bu türlü bir şey yok. Bu türlü bir şey bekliyorsa işte o dediği yumuşamaydı, “yumuşak muhalefet.” Biz orada yokuz. Hayatımda bir sefer ‘yumuşama’ demedim bu sürece dair. Normalini yapıyoruz. Ana muhalefetin yapması gereken olağanların içinde, iktidarla el sıkışıp bayramlaşmak ya da iktidarla muhtaçlık duyduğunda görüşmek de vardır. Miting yapmak da vardır. Esenyurt’taki en sert yansıyı göstermek de vardır. Normali bu. Ben ana muhalefet partisinin yapması gereken normalleri terk etmem, devam ederim.”

“EKREM LİDER DA BEN DE BU İKTİDARI DEĞİŞTİRMEK İÇİN YOLA ÇIKTIK”

Özel, “Ekrem İmamoğlu ismi adaylık konusunda çok konuşuluyor. 29 Ekim’den bu vakte yaptığı konuşmalardan sonra artık kesin aday üzere gözüküyor. Bugün, ahmak davası da konuşuldu. İmamoğlu ismi, kesin aday olarak geçiyor mu” sorusuna şu karşılığı verdi:

“İçeride daima şu konuşuldu, rastgele bir aday tartışması partiye ziyan veriyor. O yüzden “İsimler zikrederek aday tartışmak gerçek değil.’ Ayrıyeten şunu da ben hatırlatmak isterim: Hem parti tüzüğümüzle bağlıyız, hem de Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu mucibince de cumhurbaşkanı adayını parti grubu belirleyecek. Ama parti kümesine da parti bir teklifte bulunuyor. O öneriyi ben tek başıma ya da MYK ya da PM olarak yapma niyetinde değiliz. Çok daha kalabalık, mesela bütün CHP üyelerinin görüşüne başvurarak, onların oyuna sunarak belirleyebiliriz. Bu geniş iştiraki partiye önerebiliriz, kümemize öneririz. Onlar da onu oylarlar ve adaylık resmiyet kazanır. İsim konuşmak partiye ziyan veriyor. Ekrem Başkan’ın adaylık konuşmayı kendisinin de gerçek bulmadığını lakin bu iktidarı değiştirmek için yola çıktığını, daima birlikte yola çıktığımızı vurgulayan beyanları da değerli beyanlar. Ekrem Lider da ben de, bütün CHP’liler bu iktidarı değiştirmek için yola çıktık. Bunun için “Sorumluluksa sorumluluk, fedakarlıksa fedakarlık” dedik, daha bir buçuk yıl evvel. Ekrem Başkan’ın da CHP’nin de mutabık olduğu bahis, dönüp dolaşıp iki isim etrafındaki tartışmalar partiye ivme kazandırmıyor. O yüzden onu aday belirleme sürecine bırakmak lazım. Herkesin var gücüyle partiyi güçlendirmeye çalışması gerekir.”

YENİ TAHLİL SÜRECİ TARTIŞMALARI

Özel, “CHP’nin Kürt sıkıntısının tahlili noktasında kırmızı çizgileri var mıdır” sorusuna şu cevabı verdi:

“Herkes kırmızı çizgileri konuşursa, kimse kimseyle oturup bir şey konuşamaz. Ancak CHP’nin net olarak ortaya koyduğu perspektif şudur: TBMM çatısı altında, hiçbir partinin dışlanmadığı şeffaf, demokratik, samimi, kimsenin kimseyi kandırmadığı, yeterli niyetle oturulmuş, toplumsal mutabakat arayan bir iş. Bu olmadan söylenen büyük büyük laflar sorun. Toplumsal mutabakatın olmazsa olmaz bir tarafı da şehit ailelerinin ve gazilerin onay vermediği hiçbir iş yapmamak lazım. Yani onların isteğini aramak, almak lazım. Ben Abdullah Öcalan’ın Gazi Meclis’e gelme sıkıntısının, gazilerin ve şehit ailelerinin istek gösterecekleri bir şey olduğunu düşünmüyorum. Abdullah Öcalan’ı bu sebepten ötürü yahut rastgele bir aktörü tahlilin dışında tutmamak için, o aktörün kelamı değerliyse örgüt üzerinde, silah bıraktırabiliyorsa bundan istifade etmenin yegane yolu Meclis kürsüsü değildir. “Meclis kürsüsüne getirelim” demek, tahminen de ‘getirmeyelim’ demek. Bazen o kadar ileri bir şey söyleyince, çok geri bir şey söylemiş olabilirsiniz. Onun için biz bu bahiste Meclis’teki tam mutabakatı aradığımız noktada, birinci baştan bunun bu türlü ortaya konmasını hakikat bulmuyoruz. Lakin konuşması gerekiyorsa, onun söylediği kelamın muhatabına ulaşmasının bin tane yolunu devlet bulur. Orada bir zahmet olmaz. Ancak bir tane yol önerip Meclis kürsüsünde konuşturmak üzere bir yaklaşım sağlıklı değil.”

“‘Abdullah Öcalan’a tecriti kaldırıyorlar, Ahmet Özer’e tecrit uyguluyorlar’ tartışmasını sağlıklı bulmam”

Adalet Bakanlığı’ndan başvurumuzla ilgili şimdi bir karşılık gelmedi. Ret cevabı da gelmedi, zati gelemez. Lakin gördüğüm kadarıyla birazcık bir gecikme var. Gerçi mesai saati kavramına nazaran bakarsanız 1 gün, 1,5 gün içinde en geç bildirilirken, şimdi ulaşmadı. Adalet Bakanlığı’nın resmi prosedürü tamamlaması durumunda pazartesi günü, yoksa salı günü, çarşamba günü ne vakitse ziyarette bulacağız. Lakin alışılmış pazartesi günü görüşmeyle ilgili gerekli süreçler tamamlanmamış olursa bu spekülatif olur. Şöyle bir tartışmanın başlamasını sağlıklı bulmam: ‘Abdullah Öcalan’a tecriti kaldırıyorlar, Ahmet Özer’e tecrit uyguluyorlar.” Bu tartışmanın içine Adalet Bakanlığı’nın kendisini çekmesini de sağlıklı bulmam. Onun için bekliyoruz. Pazartesi günü bir Silivri ziyareti olabilir, katılaşırsa arkadaşlarımız bunu sizinle paylaşırlar. Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyelerimiz burada, İstanbul Vilayet Başkanlığı’nda bir MYK toplantısı daha yapabiliriz. O da katılaştığında bunu sizinle de paylaşırız.”

“CHP’nin Türkiye’nin dört bityanında işçiler için verdiği arbedenin bütçe maratonuna yansımasını istiyoruz”

CHP Lideri Özel, kamp gündemine ait ise şu değerlendirmeleri yaptı:

“Kampla ilgili çok beylik şeyler söylemeyeyim. 128 milletvekilimizden, 60’a yakın arkadaşımızın kelam aldığı, değerlendirmelerde bulundukları, son derece yararlı ve kümenin bu sürecin idaresine çok kıymetli katkılar sunduğu, tekliflerini aldığımız, kurultaydan sonra geçirdiğimiz bir yılı değerlendirdiğimiz, çok yararlı gördüğüm bir toplantıyı sona erdirdik. Bundan sonra önümüzdeki yasama yılında önümüze birtakım gayeler koyduk. Birincisi başlayacak olan bütçe maratonunda, CHP’nin yaklaşık bir yıldır Recep Tayyip Erdoğan’ın ya da Devlet Bahçeli’nin şahsıyla arbede etmek yerine, emekliler için, minimum ücretliler için verdiği hengamenin, Türkiye’nin dört bir yanında yaptığı tematik tarım mitingleriyle çiftçiler için, hayvancılıkla uğraşanlar için, süt üreticisi için verdiği arbedenin, esnaflarla ve emeklilerle ilgili verdiği hengamenin bütçe maratonuna yansımasını istiyoruz. Bu çabanın orada sürdürülmesi, net halde sürdürülmesi kıymetli.

“Asgari fiyatlı pinpon topu yahut bakır çubuk almıyor. Taban fiyat için büyük bir gayret verilecek”

Enflasyon yüzde 50’lerde baz tesiriyle 40 küsürlerde bir gerçekleşme olacak üzere görünüyor. Lakin yüzde 20, hedeflenen enflasyona nazaran artırım vermek planındalar. Bu ne demek? Tayyip Bey, geçen sene “Asgari fiyata yılda dört defa artırım yaparız” diyordu. Bu sene iki diye başladılar. Temmuzda atlattılar, yapmadılar. Hala 17 bin lira alıyor minimum fiyatlı. Artık de taban fiyata olağan enflasyon artırımını yapsalar 25 bin lira olacak. Hissedilen enflasyonu yapsalar 35 bin lira olması lazım. Zira taban fiyatlı pinpon topu yahut bakır çubuk almıyor. Minimum ücretlinin aldıklarına bakarsan yüzde 70’in üzerinde hissedilen enflasyon var. 30-35 bin lira hak ediyor. “En az 30 bin lira olması lazım” diyoruz. 20-22 bin lira taban fiyat niyetindeler. Bunun büyük bir gayreti verilecek.